Image

BAŞTAN SONA BÜYÜK AVRUPA MACERASI HİKÂYESİ

Bir yıllık kayıt, ödeme ve bekleme süresi sonrası otobüse binmeye 48 saat var…

BAVUL HAZIRLIĞI, HAVA ŞARTLARINA VE BÖLGELERE GÖRE GİYİNME

Önce bavullarla başlayalım. Bavul deyip geçmeyin, planlı hazırlanmak bu kadar tempolu ve kısa konaklamalı gezilerde hareket alanınıza ve konforunuza son derece önemli bir katkı sağlıyor. Avrupa seyahatlerinde deneyimlerimin sonucu iki alternatifim var; ya iki küçük bavul ya da dev bir bavul. Gezinin ilerleyen günlerinde kirli çamaşırların olduğu bavulu da her gece otel odasına taşımak zorunda kalmamak için, ortalama 18 günlük geziler üzerinden hesaplayarak giysilerimi kullanırken futbol maçındaki gibi 2 devreye böldüm. Böylelikle gideceğim bölgelere göre giysilerimi ayırıyorum. Biri yazlık biri de baharlık kıyafetler oluyor. Terlik, spor ayakkabı, sandalet, çorap, yağmurluk, polar, sırt çantası ve şemsiye olmazsa olmazlarım. Bunun nedeni de, örneğin Benelüks bölgesinde gezi yapılıyorsa, Brüksel’de yağmurlu, Hollanda’da rüzgârlı ve serin bir hava varken Paris’e geçtiğinizde hava birden 30 derecelere çıkabiliyor, dolayısıyla gezinin keyifli geçmesi için her duruma hazırlıklı olmak lazım. Elbise ve şort en rahat kıyafetler. Ama rotanızda Vatikan’ın olduğu günde kısa elbise, şort veya kolsuz bluzlar çok uygun olmayacaktır. Çünkü Vatikan Hristiyanlar için kutsal ve kurallarına göre giyinmek gerekiyor. Bugün için, daha kapalı şeyler tercih edilmelidir.

OTOBÜS YOLCULUĞU VE AVRUPA MACERASI BAŞLADI!

Geziye başlarken, hareket saatinden en az 20-25 dk önce buluşma noktasında oluyorum. Böylelikle unuttuğum veya sonradan alırım dediğim şeyleri alma şansım oluyor. Rehberle ve 15-20 gün boyunca aynı otobüsün içinde olacağım insanlarla tanışma fırsatım da oluyor. Verilen koltuk numarasına göre koltuğuma yanıma aldığım çantamı ve diğer eşyalarımı yerleştiriyorum. Otobüsle seyahatlerde yanıma alacağım üçüncü bir çanta hazırlıyorum. Koltuk yanına kolayca bırakabileceğim bir çanta. İçinde otobüste tüketebileceğim kuru yiyecekler, konserve, çay termosu hatta küçük bir su ısıtıcısı bile olabilir. Seyahat sırasında market alışverişi yapabileceğimiz yerlerde duraklamalarımız oluyor. Bu sayede dışarıda çok fazla yiyecek tüketimi yapmadan seyahatimizi yapabiliyoruz. Hem daha ekonomik hem de belki ilk defa gittiğiniz bir ülkenin mutfağına alışık olmadığınız için bu tip alışverişler kurtarıcı oluyor.

Tüm yolcuların otobüse transferinden sonra 2 haftadan fazla sürecek yolculuğumuz başladı. Bu yolculukların bizi yoran kısmı ilk gece yolculuğu. Sabah ilk durağımıza vardığımızda herkes yorgun ve gergin. Her Yere Gezi ekibi, bu durumu iyiye çevirmek için Yunanistan Kavala’da veya Bulgaristan Haskova’da harika bir börek-çay molası verip açlığımızı aldı ve yorgunluğumuzu attı. Tura devam!

İki haftadan fazla sürecek olan yolculuğumuzda bize benzeyen Balkanlar’ın kıymetini bilerek yiyebildiğimiz kadar çok ve lezzetli yemeklerin tadına baktık.

İlk gün gezileri hep yorucudur. Bir gözüm gezdiğimiz yerlerde diğer gözüm ise oteldeki odamda. Neyse ki daha fazla yorulmadan saat 15.00 gibi otele giriş yapıyor ve serbest kalıyoruz. Güzel bir uyku ve dinlenmecenin ardından ikinci gün herkes daha zinde. Güzel bir kahvaltının ardından artık esas Avrupa’ya doğru yola koyulduk. Balkanlar’daki kahvaltılar diğer Avrupa ülkelerine nazaran doyurucu ve çeşitli.

Otobüs yolculuğu gezi günleri ne kadar uzunsa keyifli fakat daha kurallı bir hale geliyor. Düşünün, ortalama 18 gün bir otobüsün içinde aynı insanlarla seyahat ediyor ve onlarla sosyalleşiyorsunuz, bir bakıma bu çok farklı ve güzel bir deneyim. Bunun yanında seyahat boyunca haksızlık olmaması adına, koltuklar sürekli değişiyor. En önden başlayarak her gün arkaya doğru birer koltuk kaydırarak oturuyoruz ki 15-20 gün biri hep en öndeyken diğeri hep en arkada kalmasın diye.

Büyük Avrupa Macera gezilerinde 10.000 ila 15.000 km arası yol gidiliyor. Yorucu gibi düşünülse de geceleri konaklama sağlandığından yolculuk yorucu olmamakla birlikte ve keyifli de oluyor. Otobüslerde çift kaptan bulunuyor. Çünkü Avrupa kurallarına göre bir kaptan 8 saatten fazla sürüş yapamıyor. Yine AB kurallarına göre 7 günde 1, otobüslerin 24 saat durması gerekiyor. Bu da tur programına entegre edilerek sağlanıyor. Ayrıca yurt dışı turlarında araç içinde yiyecek içecek servisi bulunmuyor. Kendi hazırladığınız kumanyalardan veya atıştırmalıklarınızdan yiyebiliyorsunuz. Avrupa’da bizdeki gibi her 10 km’de bir yol üstü tesisi yok. Sadece uzun aralıklarla benzinlikler var. Onlarda da tuvalet temizlikleri veya kullanıma uygun olup olmadığı ve hatta bir tuvaletin bile olup olmadığı belli olmuyor. Bunu göz önünde bulundurarak otobüs içinde çok sıvı tüketmemeye bakın. Tabi araç içinde temizlik de önemli bir konu. Bilhassa sıcak günlerde diğer katılımcıları da rahatsız etmemek adına hem kişisel hijyeninize hem de araç içinde kendi alan temizliğinize özen göstermelisiniz. Konaklama yerlerinde kullanacağınız bavulu ön tarafta, kolay ulaşabileceğiniz yere koyarsanız, hem kendinize hem de diğer yolculara zaman kazandırırsınız. Düşünsenize arkanızda 45 kişinin daha bavullarına ulaşmaya çalıştığını!

Her Yere Gezi’nin Büyük Avrupa Macerası gezilerindeki en büyük özelliklerden biri gündüz seyahatlerinde tüm ülkeleri doya doya seyretmenizdir. Geziyi bitirip gezi fotoğraflarını karıştırdığınızda çok ilginç karelere rastlayabilirsiniz. Bir de, seyahat acenteniz gezgin bir ruha sahipse, gezi otobüsünüzü programda olmayan yerlere götürerek size sürpriz bölgeler gezdirebilir.

OTEL KONAKLAMALARI

Her Yere Gezi’nin Avrupa Macerası gezilerinin bir diğer özelliği de her gece otel konaklamasının olması. Her Yere Gezi’nin düzenlediği Avrupa turlarının hiç birinde Avrupa içinde gece yolculuğu yok! Evet her gece rahat ve temiz yataklarımızda günün yorgunluğunu atıyor, banyomuzu yapıyor ve rahat bir uyku çekiyoruz. Burada otellerin temel olarak temiz olması ve merkezi yerlerde olması lüks veya yeni olmalarından çok daha önemli bir konu. Avrupa turlarında şehir içlerinde yeni otel aramayın zira bulamayacaksınız. Genel olarak Avrupa şehircilik anlayışında “eski şehir” diye adlandırılan bölgelere yeni binalar dikmek yok çünkü. Yüzyıllık binaların restorasyonu ve eski dokuyu koruma anlayışı var. Bu nedenle kaldığınız oteller için “çok eski” diye negatif bir algıya yönelmeyin. Dediğim gibi her şeyden önce temiz olması önemli. Gelelim malum tuvalet konusuna. Maalesef bu da bizim alışık olmadığımız konulardan biri. Avrupa otellerinde alafranga yani klozet bulunuyor. Klozetler bizdeki gibi musluklu değil. Bunu bilerek kendinizce tedbir almalısınız. Ben yanıma ekstradan banyo havlusu almadım. Yalnızca yüzümü sileceğim kendi havlumu yanımda getirdim. Bu arada oteller özenle seçilmiş olduğundan bugüne kadar konaklama yaptığımız oteller çok temiz ve hijyen kurallarına uygun. Hijyen ve ilaç paketimizi de unutmayalım. Otellerden ayrılırken ise kahvaltıya inerken bavulumuzu da yanımıza alıyor ve resepsiyona anahtar teslimi yapıyoruz.

REHBERİ DİNLEMEK VE GEZİLER SIRASINDA

Alan veya bölge gezileri öncesinde rehberin talimatlarını dinlemek, hem kendinizin hem de diğer katılımcıların zor durumda kalmaması için çok çok önemli. Rehberler, gezileri öncesinde, etraftaki dükkânlar, satıcılar, insanlar hatta bazen diğer turistler, gezilecek bölge ve zamanlama konusunda uyarıda bulunurlar. Bunlar daha bilinçli bir gezi yapmanızı çok kolaylaştıran bilgiler. Geziler sırasında ya da otobüsteki anlatımlar sırasında şahit olduğum konulardan birisi rehber konuşurken bazı katılımcıların kendi aralarında konuşmaları ve rehberi dinlemeyerek başkalarını da rahatsız etmeleriydi. Üstelik rehberin daha önce anlattığı bir şeyi ya da verdiği bir bilgiyi duymadıkları için defalarca tekrar etmek zorunda kaldığını da gördüm. Bu hem o anda mesleğini icra eden birine yapılan bir saygısızlık hem de ücret dâhilinde almak istediğimiz bilgilendirilmeyi engelleyen son derece medeniyetsizce bir davranış. Genellikle 3-4 saatlik yolculuklar sonrası vardığımız şehirde görülmesi gereken tarihi ve kültürel yerleri rehber eşliğinde gezdikten sonra şehir merkezinde serbest zaman veriliyor. Bu serbest zaman sonrasında rehberin verdiği buluşma saatinden 5-10 dk önce buluşma noktasında olmak lazım.

Gelelim Milletçe En Sevdiğimiz Konuya, YAŞASIN YEMEK YEMEK!!!

Sabahları kahvaltılar otellerde olduğundan gün içindeki öğünlerimi yiyecek çantamda taşıyabiliyorum. Kahvaltı bizim kültürümüzde olmazsa olmazımız! Evet çoğumuz onsuz güne başlayamayız bile… Fakat unutulmamalı ki Avrupa kültüründe kahvaltı öğünleri bizdeki kadar bol ve çeşitli değil. Bu nedenle otel kahvaltılarında zeytin, domates ve salatalık gibi bizim alışık olduğumuz şeyler bulunmuyor. Buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Başka ve bence en önemli konulardan biri de kahvaltı sofrasından yiyecek torbalamak. Evet maalesef, bazı katılımcılar bu hataya düşüyor. Yine bizim otellerimizde, yiyecek büfelerinden, ufak tefek paketli reçel, bal, yoğurt veya elma, ekmek vs çantaya atmak görmezden gelinebilecek bir durum hatta hoş görülür bile diyebilirim fakat Avrupa’da durum böyle değil. Bize göre “aman ne olacak elmadan veya bir tane yoğurttan canım” dediğiniz bir anda restorandaki görevlinin hışmına uğrayabilir ve çantanızı boşaltmanızı istemesiyle karşılaşabilirsiniz. Bu da utanç verici bir durum olabiliyor.

Akşam yemeklerini ise mutlaka öneriyorum. Çünkü genellikle bulunduğunuz bölgenin ünlü tatlarından oluşmuş menüler çok keyifli oluyor. Ama restoranlarda yemek istemezseniz, çoğu otelde su ısıtıcısı bulunuyor veya yanınıza aldığınız su ısıtıcısıyla kolaylıkla hazır bardak çorba, hazır noodle vs ile yemeklerinizi otel odanızda yiyebiliyorsunuz.

Orta Avrupa ve Benelüks ülkelerinde gurbetçilerimizin olması, restoran açısından büyük kolaylık ve damak tadımıza uygun yemekler çok fazla. Fransa’da da öyle. Nerdeyse her caddede dönerci ve kebapçı var. Ancak İtalya ve İspanya’ da o kadar şanslı değiliz. İtalya’da bolca spagetti ve pizza… Gerçek İtalyan pizzası ve spagettisi yemek isterseniz turistik değil de İtalyan halkının gittiği yerleri tercih etmenizi öneririm. Gerçek lezzetleri oralarda bulabilirsiniz. Roma’dan dondurma yemeden dönmeyin. İspanya’nın gurme şehirlerinden San Sebastian ve Bilbao şehirlerinde gurme restoranları ziyaret etmeyi, Belçika ve Brugge’de çikolata, Budapeşte’de geyik etinden gulaş, Viyana’da şnitzel yemeyi unutmayın. Fransa’nın Ortaçağ kasaba, köy ve şatolarını gezerken ünlü sufle ve elmalı krepi de unutmayın.

PARA BİRİMİ, ALIŞVERİŞ VE HARCAMALAR

Avrupa ve Balkan ülkelerinin büyük çoğunluğunda Euro para birimi geçmektedir. Paralarımızı ülkemizden ayrılmadan döviz bürolarından 5’lik 10’luk ve 20’lik olarak bozuk halde alalım. Çünkü yolculuklarda alınacak ufak tefek çikolata, su veya diğer şeyler için büyük miktarlı banknotlar size zorluk çıkaracaktır. Avrupa’da herhangi bir ülkede satıcıya vereceğiniz 200 ve 500 ‘lükler bazen kabul görmemekte. Bizde madeni olarak döviz para bulunmadığından ülkeye dönmeden önce bunları mutlaka elinizden çıkarmanızı tavsiye ederim. Tabi pasaportumuz ve paramızı iyi muhafaza edeceğimiz yanımızdan 24 saat ayırmayacağımız boyundan askılı çapraz çantalarımız da mutlaka olmalı.

HER YERE GEZİ İLE AVRUPA MACERASI’NIN SONU

Yaklaşık 2-3 haftalık gezi programı sonrası eve dönüşte çeşitli anıları da yanınızda getirmeniz, yeni insanlar tanıyıp sosyalleşmeniz, yeni yerler görüp ufkunuzun açılması ve fotoğraf karelerindeki anılar da bir sonraki yılın Büyük Avrupa Macerasını gerçekleştirmeniz için hemen planlama yapmanızı sağlar. Bir dahaki Avrupa Macerasının hayaline dalarsınız...